19 Mayıs 2013 Pazar

Afyon'daydım oğlum.

Ah ah şu turlar şu sıralar beni yorsada, sıcakların etkilememesi için içimden defalarca kendimi poh pohlamaktayım. Afyon'a gidip okul grubunu alıp, bulunduğum şehire dönerken şunu hissettim: ''ulan biz bu hayatta bir çok şeylerden çekiyoruz zaten, bi de yollardan mı çekeceğiz?''

E insan çekiyor tabii, Afyon'a vardığımızda 5.30 gibi bir şeydi saat, kuş uçmaz kervan geçmez modunda. Zaten şehrin bir girişi var, aman Allahım! O nasıl sapaklar, o nasıl trafik lambaları öyle? Girişinde bir afyona özel haşhaşlı heykel var ki, akıllara destan. Ömrüm boyunca öyle bir heykel görmedim ben, o heykeli yaptıran belediye başkanına içimden saydırmadım değil. Adam mütevazi oğlum, çok güzel bi heykel yaptırmış ehe. Akabinde, yolun karşı tarafında okul belirdi, şöför'e ''abi okul bu, okulun yan yoluna gidelim'' diyorum, adam Allahlık ali dayı. O yol'a nasıl geçeceğiz diyor, bilmiyor ki ileride kocaman bir göbekten dönüp okulun tam önüne varacağını.

Okulun yoluna döndük dönmesinede, ters giden bir şeyler olduğu aşikardı, öğretmen, öğrenci ve veli grubu yoktu piyasada. Hemen ararsın öğretmeni, ''Hieeeyt, neredesiniz hocam? nerede bu millet, devlet?'' rolüne girersin. 10 dakika geçmedi tüm öğrenci veli toplandı. Öğretmen bulunduğum şehirli olduğu için yırttı paçayı, fekat veliler için aynı şey geçerli değildi. Abi veliler ellerinde yemeklerle pastalarla gelmişler, ''biz geç kaldık, bakın size pasta yaptık, ellerimizle çörekler hazırladık'' demeye başladılar. Eh bu insancıl kalbimde dayanabilir mi? Dönene kadar da otobüsün içinde yemediğim yemek, içmediğim içecek kalmadı. İyi baktılar iyi! Sabah'ın 5.30'unda okulun önünde olduğumuzda her yer ıssızdı haliyle, ulan dedim bi gezineyim bakayım neler var bu civarlarda dediğim o sırada karşıma bir kaya çıktı. Abi kaya tam bir kaya, meğersem Afyon Kale'siymiş. Volkanik bir kaya üzerine inşa edilmiş Afyon Kale'si. Kale'yi bir Hitit kralı yaptırmış ve göründüğü gibide kale'ye çıkmak çok yorucu olsa gerek. İçimden ''oğlum lan, ben de bu kaya kadar alımlı, büyük ve yüce olsam'' dedim. Dememede hak vereceğiniz üzere Kale'nin fotoğrafınıda bir güzel çekiverdim;


Bu gezide ben uykusuzluğun dibinede el salladım bu arada, tam 37 saat uyumadan ayakta kaldım, fakat bugün o uykusuzluğun öcünü aldım tabii. Herneyse, çamaşır makinesinin işi bitti, kafamıda iyice s*kmişti zaten. İyi sendromlu pazartesiler sizlere yavrularım ehe.

10 Mayıs 2013 Cuma

Çok kolay;

Hayatta büyük şeyleri bitirmek an meselesi, bu hayatta bazı şeyleri bitirmek işte bu kadar çok kolay. Boşuna kendinizi daha fazla acıtmalarına izin vermeyin, yukarıdaki herşeyi net gördüğü için içinize ferah doldurabilir, bazı hislerin bitmesi sizi daha rahat edebilir. Öyle olması gerekir, çünkü çektikleriniz, yaşadıklarınız sonlanır. Artık hayata yeni bir kıskaç atın. BAŞARACAKSINIZ!

5 Mayıs 2013 Pazar

Müzik biterken sen de biterdin;

Hiç emin değildim, elini tutup seni dans pistine çıkartırken. Müzik biterken, gözlerinde biten bir şeyler ve hep acı vedalar. Suçlu ayaklarımın artık bir ritmi yok, rol yapmak kolay fakat ayaklarımın ritmi yok. 

30 Nisan 2013 Salı

Çitanın çıra'sı;

Sarıl bana derdim, Dünya'yı unutmam için en iyi yol buydu. O sarıldığında hiç bir şeyi bu kadar çok istememiştim. Yenilmek nasılda utanç verici, buraya ait değilim. Bu yalanlar nasılda utanç verici, uyandığımda yüzümü yıkarken bakamıyorum kendime. Çünkü biliyorum orada benim benliğimin yaralar içinde olduğunu. Bu şey ne kadarda utanç verici. Çitanın çırası olur mu? demeyin! Öyle bir yaktı ki çırası. Boşvereceğim, sanırım tekrar tutunacağım hayata, O'nsuz.

27 Nisan 2013 Cumartesi

Meğer;

Meğer biz doğarken masallarla doğmuşuz, senelerin ilerlediğinde yitip bittiğimizi masallar görmüş. Kederlerimizi de görmüş, en saf hallerini.

12 Nisan 2013 Cuma